26 Ağustos 2011 Cuma

fenere( seni ben gambazladım)

Seni ben gambazladım 961 sıra numarası ile adımla soyadımla nick kullanmadan ve büyük bir gururla uefa ya gönderdiğim email im ile.
Senin iddia etiğin gibi ülkemi değil seni şikayet etim.
çünkü senin formanı giymiş federasyon(fenerasyon) başkanı gözüme baka baka beni uyutmaya kalktı.
Çünkü klupler birliği dediğin kapital sırtlanları seni kurtarmak için el birliği yaptı
Çünkü yayıncı kuruluş dediğin yalaklar sırf sen zara görmediye dünyanın en temiz oyununa play off diye diye bir garabet kattı.
Çünkü 100 senedir her adiliği yaptın herkez güçünden korktu sesiz kaldı
Çünkü aynı filimde söylediği gibi turk futbolunun ırzına gectin sen geçtin baban gecti babanın babası geçti(şu an ki başkanın ondan önceki başkanın ondan daha önceki başkanın) de artık yeter.
Çünkü benim her zaman bildiğim gibi sen bu ülkenin kanını emen bir kenesin takımın,medyan,taraftarın ile.
Çünkü sen kendini winner sanan bir loser sın
Ve hepsinden önemlisi ben el değmemiş şike değmemiş temiz bir lig istiyorum.


Ya futbolu seversin yada feneri..ikisini birden değil ve ben temiz futbolu( endustiyel olanı değil) seviyorum

12 Ağustos 2011 Cuma

Sinema tv ve kitle iletişimi






(yüksek lisans için yazmıştım :sinema ile kitle yönetimi arasındaki bağı irdeleyen yazım)


Sinema tv ve kitle iletişimi:

Sinema en güçlü silahtır
Mussolini

Şüphesiz duece bu sözü söylerken kastı sinemanın kitleler üzerindeki yaptırım gücüydü.kitleyle bir işi olan onu yönetmek,değiştirmek,ele geçirmek isteyen herkes sinemanın kitleleri büyüleme gücünü kullanmak ister;ister faşist ister komunist ya da dinsel kökenli her düşünce için sinema eşi bulunmaz birbeyin şekillendirme aracıdır.

Peki bu güç nasıl kullanılmıştır.Araştırmamda bu gücün kitleler üzerinde yoğunlukla 4 farklı şekilde kullanıldığını gördüm.

1-propaganda filmleri
2-anti propaganda filmleri
3-kitleye mal satma amaçlı filmler
4-kitleye din ve felsefi akım satan filmler


1-propaganda filmleri

Neredeyse her ideoloji hedef aldığı kitleyi etkilemek için sinemayı kullanmıştır.nazilerin dahi Halkı Aydınlatma ve Propaganda Bakanı Paul Joseph Goebbels bu alanda en önde gelen isimlerden biridir.kitleyi kendi fikrine inandırmak amacıyla kendi bulduğu bazı ilkeleri kullanmıştır bunlar:


*halkı her zaman ateşle. asla soğumasına izin verme.
*hatalı olduğunu veya yanlış yaptığını asla kabul etme.
*asla rakibinin üstün bir yanı olduğunu kabul etme.
*asla kendinden başka bir seçeneğe hareket alanı bırakma.
*asla kabahat üstlenme.
*sadece bir rakibine odaklan ve kötü giden herşeyin suçunu onun üzerine yık.
*halk büyük yalanlara, küçük yalanlara göre daha çabuk inanır.
*bir yalanı yeteri sıklıkla tekrarlarsan, halk eninde sonunda ona inanır.

Goebbels bu ilkeleri Naziler çin film yapımındada fazlasıyla ve başarı ile kullanmıştır.goebbels in emriyle çeşitli film ve belgeseler yapılmıştır. Bunların ortak yönü anti semitist ve aryan ırkın üstünlüğü üzerine yapılması idi.bu yapıtlar alman toplumu içinde büyük bir antisemitist bir tepkinin ortaya çıkmasına yol açmıştır.bu yapıtların en önemlisi Triumph des Willens - Triumph of the Will
İradenin Zaferi isimli yapıtır.

, Hitler Nürnberg’te yapılacak parti toplantısını, mutlak egemen olarak kutlamak istedi. Nazi parti toplantısı ülke çapında büyük bir önem kazanmıştı. Aylardır bunun hazırlıkları yapılıyor, her yerde bundan söz ediliyordu. Riefenstahl’in emrine 36 kameraman ve bir o kadar da yardımcı verildi ve sinema tarihinin en kötü ünlü belgesellerinden “İradenin Zaferi”nin (Triumph des Willens, 1934) çekimleri başladı.
Savaştan sonra, Leni Riefenstahl bu propaganda filmini, ‘sadece, haftaya bakış türünden bir haber filmi’ olarak geçiştirmeye çalışsa da, pek inandırıcı olmadı. Çünkü, bu iddia ettiği gibi saf bir belgesel değildi. Örneğin Hitler’in Münih’te motosikletler eşliğinde yaptığı geçit törenini anlatan bölüme, başka törenlerden alınma görüntüler de eklenmişti ve Hitler'i kürsü podyumunda yüceltici yakın planlarla gösteren sahne, stüdyoda çekilmişti.

Omuz omuza hizalanmış olarak Führer’in önünden geçen yığınlar, bayrak denizi ve coşkun aryan yüzlerle “İradenin Zaferi” Alman milletinin birliğini yüceltiyor. Diktatör Hitler’in geçit yapan kitlelere ve kaz adımlarıyla yürüyen SS alaylarına çektiği ateşli nutuklarla, savaş zamanındaki halkın acımasızlığı her ne kadar iç içe geçmişse de, bu filmin nazi ırkçı yasaları uygulamaya sokulmadan bir yıl önce, Kristal Gece’den dört yıl önce ve Polonya’nın işgalinden beş yıl önce hazırlandığı unutulmamalı.

Propaganda gücünü öncelikle ustalıklı kurgusuna borçlu olan film, savaştan sonra (özellikle Amerikan ve İngiliz) eleştirmenler tarafından sinema estetiğinin büyük belgelerinden biri sayıldı. ‘İradenin Zaferi’ başlığını Hitler koymuştu. I. dünya savaşı`ndan sonra amerikan, ingiliz, sovyet ve fransızlardan oluşan bir komisyon, bu filmin alman ve dünya sinemalarında gösterimini yasaklamış ama daha sonra bu film için gösterim kararı verilerek gösterilmesine olanak sağlanmıştı.
Nazizm en buyuk karşıtı olan komünizm de Nazizm gibi ünlü potemkin zırhlısı da dahil olmak üzere kitlelere sinema üzerinden hükmetmiştir.

2-anti propaganda filmleri:

Bunlar bir ideolojiyi(genelikle komunizm ve Nazizm ) aşağlamak ve kitlenin gözünde o ideolojiyi küçük düşürmek ve o ideolojinin yanlış yönlerini anlatmak üzere yapılan filmlerdir.en önemli örneklerinden biri Charlie chapli nin buyuk dictator isimli filmidir.
Büyük Diktatör, Charlie Chaplin'in yönettiği ve başrolü Paulette Goddard ile paylaştığı, 1940, ABD yapımı politik komedi filmidir. Aynı zamanda Chaplin'in ilk sesli filmidir.
Filmde Nazizm ve Chaplin tarafından canlandırılan Adolf Hitler oldukçe sert bir şekilde eleştirilmektedir.
ABD'nin resmi olarak Nazi Almanyası ile hala barış içinde olduğu ve savaşa henüz girmediği bir dönemde çekilen filmin, kendi dönemi içinde sıradışı bir yeri vardır. Hitler ve emrindeki Nazilerin işgal ettikleri bölgelerde yaptıklarının henüz tam olarak açığa çıkmadığı bir dönemde, Chaplin yaptığı film ile Hitler'in Yahudi mallarını kamulaştırması, antisemitizm, faşizm konularını Nazileri yerden yere vurarak işlemiş; hatta filmde Nazileri beyinleri ve kalpleri makineden yapılma insanlar olarak tanımlamıştır.
Disney tarafından yapılan Education for Death isimli çizgi filmde aynı şekilde tarihteki önemli anti propaganda filmlerinden(çizgi filmlerinden daha doğrusu) biridir



3-kitleye mal satma amaçlı filmler

Bu tarz fimler doğaları gereği daha çok kapitalist ülkelerde üretilir.film de kullanılan ürünler (kolye,telefon,araba) kitleye pazarlanır.ürünlerin her zaman elle tutulur şeyler olması gerekmez filmin müziği gibiyada kahramanların film de kullanmadığı ancak isimlerine yapılan oyuncak,defter,hamburger tarzı şeylerde olabilir.günümüzdeki neredeyse bütün büyük ve başarılı filmler bu kategoriye girmiştir.özellikle Hollywood filmleri inanılmaz bir oranda bu tarz da üretilmektedir.özellikle 50 li yıllardan sonra sinema sektörü bu tarza sarılmıştır.
50 li yıllarda sigara sektorünün canlanması için kara filmlerde kahramanların sigara kullanması 90 yıllara kadar devam etmiştir.
Örnekleme için:
60 lı yıllarda kahramanların convers marka ayakabı giymeleri,yol filmlerinde kullanılan harley davidson marka motorların inanılmaz ölçüde popüler hale gelmesi gibi

4-kitleye din ve felsefi akım satan filmler

Bunların amacı çeşitli din ve düşünce akımını geniş kitlelere yaymaktır.star wars filmi dolayısla ortaya çıkan jedi dini
Kitleleri hristiyanlığa çağıran isanın çilesi
İslamın ortaya çıkışını anlatan çağrı veya
Brahmanizm den budizme,hristiyanlığa pek çok dine ve felsefi akıma göz kırpan matrixs filmleri bu akımın önde gelen filmleridir.
Örnek olarak matrixs filmini acıcak olursak bu film kitleleri kendileri ve algıladıkları dünya üzerine düşünmeye itmiştir.aslında özel efekt ve action sahneleri çıkartıldıktan sonra ortada kaln şey yani matrix felsefesi binlerce yıllık Budist ve Hindu inanışları ile İslam sufizminin bir toplamıdır.kaşık aslında yok bahsi ile filmde gecen olay binlerce yıl öncesinin bir Budist kıssasıdır aslında.bu örnekte bize sinemanın kitleyi din yada felsefi akımlarayakınlaştırma gücünü göstermektedir.


2 Ağustos 2011 Salı

FİNAL FİGHT STREETWİSE1 (finalfight mı resident evil mi)


eğer efsane oyun diye bişey varsa o final fight dır. 90 ların başımda atari (yanlış kullanılım la jetonlu makina coin up yani) çılgınlığı yaşanırken o çılgınlığın tam merkezindeydi ff.oynamak için planlar yapılır. sen cody i ben guy u seçiçem diye tartışılınır,oynamak için ciddi ciddi sıra beklenilirdi.oynayanların arkasında kıskançlıkla dayak yese hakkı bitsede bana gelse sıra diye ne çok düşünmüşümdür.kazandığı başarıyla street fighter ın da atası sayılabilecek ff ın ceşitli makinalarda (mega drive,nes...) devamı çıksada hiç biri atası gibi başarılı olamadı.ps2 deki ff streetwise i dvd elime gelene kadar hiç duymamıştım ff yazısını görünce heyecanlandım tabi yıllar sonra eski dostlarla kavuşma nasıl olacaktı acaba.slash ,mad gear, poison eski cete ne haldeydi acaba ya kahramanlar oyunu türkiyede adını verecek şekilde sahiplenen hagar(final fight ismi türkiyede pek anlam ifade etmez sebebi oyunun hagar adıyla bilinmesi dir,aynı şekilde cadilacs and dinosours da mustafa adıyla bilinir.)ne olmuştu aradan geçen yıllar içinde.
bütün bu sorularla oturdum ps2 nin başına cody için işlerin pek iyi gitmediğini street figter zero 3 ten biliyordum ancak bu oyunla eski günlere döner diye düşünmüştüm yanılmışım.ne cody nin ne guy un nede hagar ın durumu hiç parlak değil hatta oyunun kahramanı cody nin kardeşi kyle bile mel gibson nın maceraya başlamadan önceki hali gibi.potansiyeli var ama dipte.